4 Mart 2015 Çarşamba

Moskova Yolcusu Kalmasın

Türkiye'ye döndüğümüzde bizi karşılayan arkadaş söyleyene kadar aklıma gelmemişti ancak sonra kesinlikle aklıma yattı :) Moskova, Açlık Oyunları'ndaki Capital! Kesinlikle böyle bir yer. Kadınların üzerindeki kıyafetlerin kalitesi, kafalarındaki kalpakların gösterişi, üzerlerindeki kürkler, caddedeki Mercedes, Audi, Mercedes, Mercedes, Mercedes ler . . . Yani hatıra olsun diye kalpak alalım diyemedik. Hiçbir kürk eşyanın sahtesini göremedik. Ya tilki ya tavşan derisi. Kalpakları 300 tl den başlıyor (7500 ruble).

Gitmeden önce yaptığımız araştırmalarda hep metronun karışıklığından bahsedildiği için otelimizi merkezi bir yerde ayarladık; National Hotel Moskova. Kızıl Meydan'a Four Season Hotel'den sonra en yakın olan otel, ki bu Four Season Hotel'de zaten Kızıl Meydan'ın içinde sayılabilir.

Domodedovo hava alanından şu çok meşhur taksilerle otelimize 2.000 Rub ye gittik. Bu mesafe yaklaşık 50 km kadar. Metro ile gidilirse bilet için kişi başı 450 Rub ödemeniz gerekmekte. Biz 4 kişi olduğumuz için 2.000 Rub (80 tl) bize gayet uygun geldi (Dönüşü yazımın sonlarına saklıyorum :) ).

Unutmadan şunu da ekleyeyim, pasaport kontrolde size pasaport sayfası büyüklüğünde bir kağıt veriyorlar. Üzerinde Rusça isminiz vs yazıyor. Bu kağıdı kaybetmeyin. Otele girişte bu kağıdı istiyorlar, ayrıca çıkış pasaport kontrolünde de bu kağıdı alıyorlar (Çıkış pasaport kontrolümüz de ayrı bir olay!).
St.Basil's Katedrali



Kızıl Meydan 
Otelimize yerleştikten sonra akşam üzeri (Rusya'da saatler Türkiye'ye göre 1 saat ileri) Kızıl Meydan'a gittik. Açıkçası ilk başta aman aman beğenmedim (Eiffel'i gördüğümde aşık olmuştum :)). Ama ayrılırken baktıkça bakasım geldi, o kadarki, son gün herkes uyurken kalktım bir veda turu attım.


Kızıl meydan da neler var peki? Bir dikdörtgen olarak düşündüğünüzde, meydana Diriliş kapısından girdiğinizde sağ tarafınızda kalan kiremit rengi büyük güzel bina Moskova Tarihi Müzesi (Bu müzeyi Salı günleri hariç saat 10:00 - 18:00 arası ziyaret edebilirsiniz.) ve karşınızda Moskova denildiğinde akla gelen St.Basil's Katedrali (Aziz Vasil Katedrali), ışıl ışıl. Bu katedral müze olarak kullanılmakta. Katedralin içerisi diğer kiliselerin ve katedraller gibi karanlık bir yer (İçerisi karanlık olmayan ve şu ana kadar ziyaret ettiğim en güzel kilise/katedral olan Barselona'daki Bitmeyen Kilise diye bilinen Antoni Gaudi'nin inşasına başladığı La Sagrada Familia'dır.). İbadete açık bi yer olsaymış bence daha görülesi bir yer olabilirmiş. Bir de bu Hop-on hop-off otobüslerde şöyle bir hikaye dinledim; Korkunç Ivan bu katedrali yaptırdıktan sonra 'Bunun aynısını yapabilecek olan mimar var mıdır?' diye sormuş. Bir kaç mimar da aynısını yapabileceklerini söylemişler. Korkunç Ivan'da bu mimarların gözlerini oydurmuş ki en güzel yapı olarak burası kalsın diye.

Diriliş Kapısı
0 km Noktası
Neyse, Diriliş kapısı dedik :) Bu kapının önünde 0 km noktası denilen bir yer var. Fotoğrafta gördüğünüz insanların bir kısmı sırayla ortada bulunan sarı yere geçiyor. gözlerini kapatıp (dilek tutuyorlardır heralde:)) kendi etraflarında döndükten sonra durup, ellerindeki bozuk parayı başlarının üzerinden atıyorlar. 4 köşenin her birinde farklı hayvan kabartmaları var. Ne anlama geliyor bilemiyorum. Ona göre yorumluyorlar.
İnsanların diğer kısmı ise atılan paraları topluyorlar. Sırayla :)

GUM Alış Veriş Merkezi
Kapıdan girdiğinizde sol tarafınızda kalan (meydanın doğusu) uzun ışıklı bina GUM alış veriş merkezi.
Birbirine paralel 3 uzun yoldan oluşan 3 katlı bu bina 18.yy da zamanının ünlü mimarı Alexander tarafından inşa edilmiş. Tavanı tamamen cam. Üst katlarda bu 3 sıradan birbirine geçiş için yatay merdivenler ve köprüler kullanılmış. Moskova'nın alış veriş için çok da uygun bir yer olmadığını göz önünde bulundurursak buradan aldığımız tek şey adının ne olduğunu bile bilmediğimiz (hatta içeriğini de tam kestiremedik) içecekler oldu. GUM'un önünde kocaman bir buz pisti var. Harika müzikler eşliğinde çok hoş bir manzaraydı.

GUM Alış Veriş Merkezi 
 Ve meydanın batı yakasında kalan, kapıdan girdiğinizde sağ tarafınızda uzanan uzun duvarlar Kremlin Moscow! (Kremlin Rusça'da saray demek imiş).  Tam ortasında Lenin mozelası.
Kremlin, Moskova nehrine komşu  kocaman bir bahçesi olan bir saray. O kadar kocaman bir bahçeki içerisinde 9 adet kilise var! Ayrıca Putin'in çalışma odası ve bazı devlet binaları da bu bahçenin içerisinde. Sarayın sanat galerisi tarafına bakan kısmında harika heykeller ve renkli taşlardan yapılmış havuzlar var.
Kremlin Sarayı

Kremlin'in Bahçesinde Bir Havuz

Gezimiz süresince 3 gece Moskova'da kaldık ve bu 3 gecenin tümünü Coffee House'da noktaladık. İlk akşam gittik, İngilizce menü getirdiler sağ olsunlar. Ben portakal suyu istedim. Diğerleri (Betül, Berkay(Betül'ün kardeşi) ve Enes(kuzenim) farklı! bir şeyler içmek uğruna :) biri Adrenalin Rush, biri Evian biri de Ferrarelle istedi. Siparişlerin gelmesi baya uzun sürünce tabi bizim bu bilmediğimiz içeceklerden beklentilerimiz tavan yaptı. Sonra sırayla masaya geldiler :) Enerji içeceği, su ve soda :D :D


                  

2.gün hop-on hop-off otobüslerle ile dolaştık. Aldığınız 1 bilet ( 1 ve 2 günlük tercihleri ile) her iki hat için geçerli. Hatta biz katılamadık ancak buz kıran gemisine bilet de alabilirsiniz bu otobüslerden. 1 hat yaklaşık 30 dk sürmekte.

Hop - on / Hop-off Haritası
                             

 Son durakta 10 dakikalık bir mola veriyorlar. Nehrin kenarında bir köprüde ( Bu köprü üzerinde ve etrafındaki ağaçların üzerinde bir çok Avrupa ülkesinde olduğu üzere kilitler var. Sevgililer ve yeni evliler giderler buraya isimlerinin yazılı olduğu kilitleri ağaçlara kilitlerler imiş.).

Tur sonunda Moskova'da yaşayan bir Türk arkadaşımızla buluştuk, kendisi bizi Eski Arbat'ta bulunan bir Türk lokantasına götürdü. Çay özlemim İspanya'daki kadar coşkun olmasa da yurt dışında bir Türk çayına kim hayır diyebilir ki :) (Gerçi buradaki çay biraz değişikti, içinde sanırım kuşburnu da vardı.) Genelde yurt dışı gezmelerimde Türk lokantasına pek gitmem (hatta Moskova'ya kadar hiç gitmemiştim) ancak bu lokanta başarılıydı. Sizler de denemek isterseniz ismi Bosfor Restaurant.

 3.gün 23 Şubat yani, kızıl ordunun kuruluşunun yıl dönümü. Sabah erken saatlerden akşam geç saatlere kadar Diriliş kapısının ve Moskova tarihi müzesinin Kızıl Meydana bakmayan tarafını ve tabi Kremlin'i de kapattılar. Kızıl meydana girişler GUM avm tarafından yapıldı. Bizde gün ışığından faydalanarak gündüz gözüyle Kızıl Meydan'a gittik :))
Askeri bir tören yapıldı. Putin beylerde teşrif etmişler ancak biz göremedik. Otelimizden tam da bu nokta görülmekteydi aslında ancak Putin'den daha ilgi çekici yerlerde dolaştık :)
Moskova Metrosu
  Moskova metrosu; Tokyo metrosundan sonra dünyadaki en geniş metro ağına sahip. 9 hat + kahverengi hat toplam 10 hattan oluşmakta (Açık yeşil, turuncu, gri, kırmızı(ilk hat), lacivert, sarı, vişne, koyu yeşil, mavi). Kahverengi hattın hikayesi de şöyledir, metro hatlarının çizili olduğu proje masadayken, biri gelmiş projenin üzerine kahve fincanını koymuş ve fincanın altının izi bu proje kağıdına çıkmış. Bundan dolayı bu hatta coffee-line diyorlar.
  Hatların çokluğundan ve alfabenin farklı olmasından dolayı buralarda yolunuzu bulmakta zorluk yaşayabilirsiniz. Biz hiç riske atmadan moscowfreetour'a katıldık. İsmi üzerinde free bir tour değil, gayette ödeme yapıyorsunuz :) Sitede ücret bilgileri var (Öğrenciye indirimleri de var.). 1 tane ücretsiz yaptıkları tur var sadece, bu turda Moskova'nın en ünlü yerlerini gezdiriyorlar. Bizim katıldığımız metro turuydu. Bunun dışında Kremlin turu, Komunist Moskova turu, Stalin zamanından kalma yeraltı sığınağı turu ve mistik Moskova turu seçenekleri de mevcut.
  Metro turu iki saatten fazla sürdü. İstasyonlar, savaş zamanında askerlerin kullandıkları yerler olduğundan, askerleri cesaretlendirmek adına buralar heykeller, resimlerle donatılmış. Resimlerin bazılarında Lenin'in portresi varmış ancak Stalin başa gelince resimlerde bulunan Lenin'leri değiştirmiş.
  Heykellerin bazı kısımlarında aşağıdaki fotoğrafta görebileceğiniz üzere silinmeler olmuş. Bunun nedeni de insanlar ve batıl inançları :) Örneğin aşağıdaki resimde köpeğin burnuna ellemenin şans getirdiğine inanıyorlar. Başka bir heykel aile saadeti için, başka biri para için vs. Gezimizin sonunda rengimiz ne olursa olsun, inancımız ne olursa olsun hep barış tarafında olalım dileklerimizle turumuzu sonlandırdık.


Free Tour

Ve son günümüz... Akşamın yorgunluğundan sabah kalkamayan arkadaşlarıma inat Kızıl Meydan'a veda etmek için çıktım. Kızıl meydanın favori yapısı St.Basil's Katedrali olmasına karşın benim favorim Moskova Tarihi Müzesiydi. GUM'un arka sokaklarında son bir kez dolaştım. İşlerine giden Moskova'lılarla birlikte yürüdük sokaklarda.

Havaalanından gelişimizde taksiyi kullanmış ve bu yolculuğa 2000 Rub ödemiştik, ki bu bizce uygundu. Dönüş yolunda otelden çıkıp yasal sarı taksilere bu yolu ne kadara götüreceklerini sorduk. 3500 Rub dediler. Yürümeye devam ettik. Bu yasal olmayan taksileri yolun kenarına durup el kaldırarak bulabiliyormuşsunuz. Bu yolu da denedik ancak konumumuzun çok merkezi olmasından dolayı herhangi bir taksi durmadı. Otelin biraz ilerisinde bulunan üniversite önünde 3 tane öğrenci gördük. Ne varsa öğrencilerde var dedik, derdimizi anlattık. Hemen bir uygulama açtı kızlar, konumdan arama yapıp en yakındaki taksiler görünüyor bu uygulamada. Bir tanesini aradı, bana da numarasını verdi. Trafiğe bağlı olarak değişkenlik gösteriyormuş ücret ancak ortalama 1000 Rub dedi. Gidiş ücretimizin yarısı!Taksimetre de açıldı ancak bu taksimetre bi tabletti. ve bizi 500 Rub ile Domodedovo hava alanına götürdü! Hiç pazarlık yapmadan hemde! ancak üzerimizde kalan tek para 20 dolar olduğu için bize dönüşümüz 1200 Rub mal oldu :)

1 Aralık 2014 Pazartesi

Gromofon Cafe


GROMOFON CAFE

Ankara kalesinden hamam önüne inerken sol tarafta bulunan bu kafe, gördüğünüz bir çok (belkide tüm) kafeden farklı. Gerçekten içerisinde zaman geçirmekten keyif aldım. Çalan müziklerden masaya gelen menüye kadar her şey nostalji...






  Kafede Atatürk, Orhan Gencebay, Zeki Müren köşeleri var. Tavanlarda film afişleri... 18.yy yapımı eski bir piyano... Müze gibi gezdik bu kafeyı 😊
   Biz taze sıkılmış portakal suyu içtik (5 tl). Fiyatı uygun... Atmosferi şahane... Yolunuz düşerse kesinlikle tavsiye ederim.

   Oradan Hamam önüne yürüdük.  Yine bolca fotoğraf çekilebilir bir mekan. Barselona da ki Pablo Espanyol köyü geldi aklıma ama tabiki de bizimkisi daha güzel😆 Burada da Bahçem kafe'de waffle yedik. Fiyatını hatırlamıyorum ancak tadı tavsiye edilir. :) Bir günlük Ankara gezime bunları sığdırabildim. Kısmetse birçok kişiden mutlaka git yorumlarını aldığım bir şehir olan Eskişehir var sırada... Şimdilik beklemede kalın :) 

 
 

25 Kasım 2014 Salı

İspanya'da Gezilecek Yerler . . .

  Limonlu Nestea'nin ülkesi İspanya gezimi dün itibariyle tamamlamışken hemen bir yazı yazayım dedim. Açıkçası ispanya deyince gözlerim mutluluktan parlamıyor, öyle ayılıp bayılmadım, bildiğimiz Avrupa ülkesi, görkemli binalar, geniş caddeler, bisiklet süren insanlar falan... burasının farkı (Barcelo'na için) her yer Gaudi... Evlerden parklara, sokak lambalarından pencere kenarlarına kiliselerine kadar...
  Duyduğum kadarıyla da Güney  İspanya için çok daha fazlası söylenebilirmiş, birgün bize de kısmet olursa oraları da yazarız :)
   Ancak Barselona ve Madrit turu yapmak isteyenler icin Barselona'da gezilecek yerlerden başlayalım yazmaya . . .

1. LA SAGRADA FAMİLİA

   Antoni Gaudi, Barselona'nın en ünlü yerlerini sıraladığınızda en başta yer alan belki on tane yerin mimarıdır. Kendisinin son yapıtı olan La Sagrada Familia bazilikası hala devam etmekte. Bu 'bitmeyen kilise' yapılırken Gaudi kaza geçirerek ölmüş (Kendisini yapıtına o kadar adamış ki, kendisine hiç bakmamış bu bazilikayı yaparken. Öldüğünde de dilenci zannedip arabaya bile almamışlar adamı).
   Öldükten sonra bu bazilikaya kendi ustabaşısı devam etmiş, ancak sonra o da savaşta çalıştığı yer bombalanınca ölmüş. Bazilikanın giriş (yani doğu) kapısı Antoni Gaudi tarafından, çıkış (yani batı) kapısı bu ustabaşı tarafından yapılmış. Doğu kapısında Hz.İsa'nın doğumu, batı kapısında ise Hz.İsa'nın çarmıha gerilişi anlatılıyor. Bazilikanın içine girmeden dönmeyin kesinlikle. Ve kesinlikle önce içeride ki Gaudi&Nature müzesini gezin, sonra bazilikanın içini gezin. Gençliğinde romatizma hastalığı olan bu mimara, doktoru doğada bolca zaman geçirmesini söylemeseydi acaba bu bazilika nasıl olurdu? Sadece bazilika değil, yaptığı tüm eserlerde doğayı göreceksiniz. Ağaç dallarını, yaprakları, ağaç kovuklarını, salyangozları, bal peteklerini, palmiye yapraklarını... Ve kesinlikle gördüğünüz diğer mimarilere benzemediğini anlayacaksınız. Barselona'ya sadece Gaudi ile tanışmaya bile gidilir. Zaten heryerde onu göreceksiniz, ne amaçla giderseniz gidin :)

   Biz kulelere de çıktık, Barselona'da ki birçok müzede olduğu gibi burada da randevulu sistem mevcut. Bazilikaya giriş saatimizden yaklaşık 2 saat sonrası için çıkış vardı. Zaten 2 saat bazilika için yeterli bir süre. Barselona'yı biraz da yukarıdan izledik. Doğu kapısı tarafındaki kulelere çıktığımız için doğu kapısı tarafındaki yaz meyvelerini yakından görebildik. Gerçekten çok güzeller... Bazilika hala bitemediği için tabi ki de tüm fotoğraf karelerimizde bir inşaat köşesi mevcut. 
     
Sagarada Familia içerisinde sürekli ilahiler çalınıyor. Hz.İsa'nın çarmıha gerilmiş heykeli önünde dua etmek için yerler var. Bu yerlerin en ön sıralarında görevliler sessizliği sağlamak adına nöbet tutuyorlar ancak sizde pek tabi sessiz durmak kaydıyla buralara girebiliyorsunuz. Bu heykelin arka kısmında da daha sessiz ve daha özel küçük bir yer paravan ile çevrilmiş. Yine dua etmek için kapısında bir görevli duruyor. Kilisenin alt katında ise büyük bir salon var ancak herhangi bir giriş bulamadık. Zaten tadilattaydı ve çalışanlardan başka da kimse yoktu.
  Kuleler dahil içeriye giriş için toplam 19,5 euro ödedik.





2. Casa Batllo ve Casa Mila (La Pedrera)

   Bence barselona'da görülecek yerler listesinin 2.sırasında Casa Batllo yer alır. Zamanında orta halli bir aile için Gaudi tarafından restore edilmiş. Her iki eve de Gaudi eli değdiğinden dolayı her ikisi de görülmeli ancak eğer maddiyattan dolayı (girişler 20 euro civarı) bir seçim yapmak zorundaysanız benim tavsiyem rengarenk olan Casa Batllo olacaktır.


Bu soldaki mantar şeklindeki ilk (belki de tek) çalışma odası Gaudi tarafından Güell ailesi için tasarlanmış. Allaaam evin her yeri bambaşka hayranlık... 





   Casa Mila ise belki biraz daha Gaudi hayranlığı ve bilgisi gerektirmekte. Belki biz bundan yoksun olduğumuz için çok etkilenmedik. Aşağıdaki resim bu evin çatısında çekildi. Evin içerisi de tamamen Gaudi dolu, tamamen.




Çatı manzarası da güzel tabi, bir de yanında çay olsaydı ama demleme... bir çayseverseniz günlerce sallama çay içmeye hazır olun. Sallama çaylara da 3-4 euro vermek istemiyorsanız yanınızda sallama çay taşıyın. Kaynak suyu ücretsiz veriyorlar insancıklar...
   Bir yerlerden kısın ki bu yerlere verdiğiniz ücretler canınızı acıtmasın. Çünkü Casa Mila da Casa Batllo da girişler 21 euro civarındadır. He ayrıca öğrenci olanlarınız varsa ben gitmeden bir gün önce öğrendim ki ISIC diye bir kart varmış, 20 tl karşılığında bu kartı (uluslararası öğrenci karti) edinebiliyormuşsunuz. Ancak dediğim gibi ben biraz geç kaldım. Gittiğim müzelerde de öğrenci kartımı gösterdim, hepsinde de öğrenci indiriminden faydalandım. Hatta Picasso müzesine ücretsiz girdim (Giriş 11 euro) :)))

3. Park Güell

O kadar yeri dolaştıktan sonra dinlenmek için çok güzel ama çok güzel bir park burası. Ancak metro ile ulaşımı biraz zor. Numarasını maalesef bilemeyeceğim ancak Casa Batllo'ya en yakın otobüs durağından buraya giden bir otobüs mevcut. Onu bulun! Biz dönüşte şans eseri bu otobüse bindik. Süper bir mutluluktu :) otobüsle gittiğiniz zaman bur bayır cikacaksiniz, metroya gittiğiniz zaman da 30 dj civarında yol yuruyeceksiniz.
Bu parka vardınız, gidip biletinizi alıyorsunuz, size evlerin de olduğu kısım için bir zaman aralığı veriyorlar. O zaman aralığında (30 dk) o parka girmezseniz biletiniz yanıyor. İçeride istediğiniz kadar durabilirsiniz. Dışarısı da yeşillik ağaçlık...




4. Museu Nacional d'Art de Catalunya

   Bu müzenin içeriği hakkında bilgi veremeyeceğim:), ancak manzarasını tavsiye ederim. Eğer yüksek bir yerden şehri izlemek hoşunuza gidiyorsa burası tam sizlik bir mekan, ben şahsen bayılırım. Birde oraya çıkarken insan yoruluyor, sonra öyle dinlene dinlene tepeden bakıyor ya anlatılmaz yaşanır...
   Biz bilet parasına kıyamadık o yüzden içeriye girmedik, ancak girmek isterseniz ücret 12 euro. Çatı katı da manzarayı izlemek için ziyarete açık.

                                  


5. Picasso Müzesi
yukarıda da dediğim gibi giriş öğrencilere ücretsiz, normal de 11 euro. Yine bizi sarmayan bir yer ama girmiş bulunduk. Siz sanatseverlere lafımız yok tabi :)

6. Mercat de la Boqueria 

Burası da Barselona'nın pazarı. La Rambla'da sahile doğru giderken yolu yariladiginizda sağ tarafınızda kalan bu tarihi pazar rengarenk. Şam fıstığını tavsiye eder, karışık olan kırmızı meyve tabağından almanız icin israr ederim. 



      

7. Poble Espanyol
   Burası efendim turist çekmek amacıyla yapılmış bir yer. İspanya'da ki tüm köyler gezilecek bu köyü oluşturmuşlar. Kocaman bir meydanı var girişte. Koku filminin başlangıç ve bitisinde yer alan idam sahnesi bu meydanda çekilmiş. 
   Olimpiyat oyunlarının yapıldığı Mountjik tepesinde yer alan bu köye Mosue Nacional d'Art de Catalunya dan sağ yönde ilerleyerek ulaşabilirsiniz. En fazla 15 dakika sürecektir.  Yol güzel, mazara güzel. .. 

  İşte böyle bir dünya daha yer var Barselona'da... Biz buraları gezerken 3 günde 50 km yol yürüdük! O yüzden yanınıza rahat ayakkabı alın kesinlikle. Hele hele turla gidiyorsanız mutlaka rahat ayakkabı alın çünkü tur otelleri şehrin min 10 km dışında olduğu için yürüceksiniz!! 

   Müzeleri falan gezdiniz mi, La Ramla da tekli banklarda oturun (waffle yemeyin!), caddeyi yürüyün, arka kısımda kalan gotik mahallesinde dolaşın. Buradaki dükkanları bulun... iki üç sokakta bir karşınıza çıkan meydanlarda dinlenin... 

   Birde Cosmo Cafe diye bir yer var. Buraya da gidin. Burada da havuçlu kek ve chai latte lezzetini deneyin (ikisi aynı anda fazla şekerli oluyor ama). PL. Üniversitat de Barcelona'nın arkasında Enric Granados sokağının başında bulunan bu cafede chailatte hatırladığım kadarıyla 3 euroydu. Tam öğrenci mekanı zaten. Üniversite etrafındaki kafelerin bir çoğu malum öğrencilerle dolu, fiyatları uygun ve lezzetleri güzel. 

Cosmo Cafe

   Lezzet derken yemek lezzetini söylemiyorum, kahve tatlı kısmını söylüyorum ki bunlarda bile alışılmış lezzeti bulmak gerçekten çoook zor... Balık bile yemeyen birisi olarak İspanya bana yemek bakımından işkence oldu!. İtalyan mutfağına sımsıkı sarıldık, makarna, pizza Nestea Limon takıldık. He bu arada Nestea limon demişken burada başka bir icetea çeşidi yok! yok yani, icetea dediğinizde limonlu geliyor. Sormuyorlar bile hangi çeşit olsun diye:) 


  Ayrıca Barcelona'da heryer yemek için donatılmış. Biz ilk gün La Poma diye bir yere gittik. Gayet güzel pizzamızı yedik, limonlu nestea'mizi içtik, iki kişi de 20 euro civarında bir hesap ödedik (Tek sıkıntısı wifi olmaması.). 

   Sonraki akşamlar da yine pizza makarna tercih ettik. Genelde güzeldi. Bir restaurantta yan masadaki turist arkadaşlar ünlü ispanyol yemeği paella'yı sipariş ettiler. Üzerinde de deniz ürünleri... Hatırlamak istemediğim bir koku. Ama dediğim gibi ben balık yemiyorum, arkadaşım da pek balıksever değil. Belki siz seversiniz... 
   Barselona iyi hoş da Madrid'te yemek için yer bulmakta biraz zorlandık açıkçası. ..... istasyonuna çok yakın bir yerde italyan restaurantı bulduk (20:00 den sonra açılıyor) ve en güzel yemeğimizi burada yedik, üzerine tatlı bile yedik. :) 
Madrid'te gezilecek yerler nereler diye bir düşündüm de . . . Gezimizin Madrid ayağı sadece alışveriş ve Arda Turan'dan ibaret :)  Madrid'de turistik çok bir gezinti yapmadık asıl amacımız da zaten Atletico de Madrid maçına gidip Arda Turan'ı ziyaret etmekti ki amacımıza da ulaştık :) Kendisi tanıştığım en güzel insanlardan birisi. Hem kendisi hem de yanındaki iki güzel insan bizleri çok hoş ağırladılar, gerçekten çok mütevazi ve efendi insanlarMIŞ. . . çünkü tanışmadan önce hiç öyle olacaklarını tahmin etmemiştim. Tekrar kendilerine teşekkür ederiz : )
   Madrid'de yapılacak bir diğer şey alışveriş. Bol miktarda alışveriş yapabilirsiniz. Fiyatları burasıyla aynı denebilir ancak tabi 3 5 katlı ZARA mağazalarına girince insanın yüzü gülmüyor değil :)
  Madrid ten Toledo'ya tren ile geçip manzara ve tarihe doyabilirsiniz (he bir de çeliklere) 😄😄... (Biz bu geziyi yapmadık ama tavsiye edenler oldu.)
   Kalabalığı güzel bu şehri biz sevdik . . . 

12 Kasım 2014 Çarşamba

Yurt Dışı/Yurt İçi Seyehatlerinde Yanımıza Neler Almalıyız Neler??

   İlk yurt dışı tecrübemi üniversitedeyken Erasmus ile Almanya'ya gittiğimde yaşamıştım. Daha önce Amerika'da kalan bir arkadaşım, oraya gittiğinde mutlaka bir kültürel şok yaşayacağımı söylemişti. İşte o bahsedilen şoku ben tuvalette yaşadım! Ne buradan günlük güneşlik havada kalkan uçağın Almanya'ya indiğinde havanın karanlık, soğuk, yağmurlu oluşunda, ne beni almaya gelenleri uzun bir süre hava alanında bulamamam da, ne de ülkenin Almanya ama insanların Alman olmadığı bir yerde bulunmamda yaşadım. Ben bu kültürel şoku tuvalette yaşadım! Malumuz taharet muslukları yok, bende bunu orada öğrenmedim tabi ki de ancak yine de insan şaşırıyor. Bundan dolayıdır ki yurt dışına giderken yanınızda götürmeniz gereken bence en önemli şey tuvalet ile ilgili olacak, bu da tuvalet kağıdı olacak malum.
   Bundan sonrası yurt içi yurt dışı fark etmez, seyahat ihtiyacı pasaport vize tanımaz. Aşağıya güzelce bir liste yaptım. Biraz kalabalık gibi oldu ama işi şansa bırakmamalı...

 BANYO
 * Şampuan, 
 * Saç Kremi,
 * Duş Jeli,
 * Sıvı sabun,
 * Saç Spreyi ve Köpüğü
 * Kulak temizleme çubuğu,
 * Diş fırçası, diş ipi ve macunu ve ağız gargarası
 * Deodorant,
 * Tırnak makası, 
 * Tırnak törpüsü,
 * Cımbız,
 * El/Baş havlusu
 * Terlik

 GİYSİ
 * Şal,
 * Güneş Gözlüğü,
 * Mayo, (Mevsime göre tabi ki ama Kasım ayındaki İspanya gezim için listemde var, kısmet bu işler, belli olmaz :) )
 * Şapka,
 * Eldiven, (Hele hele öğrenci işi kış gezisine gidiyorsanız, yün çorap ve eldiven almadan gitmeyin, donar dönemezsiniz benden söylemesi)
 * Spor Ayakkabı,
 * Topuklu Ayakkabı,
 * Elbise,
 * Şemsiye,
 * Yelek,

 ELEKTRONİK
 * Saç Kurutma Makinesi,(Yani artık bir çok otelde mevcut bu, çok da mühim değil ama küçük boylarından götürmenin zararı gelmez) 
 * Saç Düzleştiricisi - Maşa, (Bayan kısmının olmazsa olmazıdır!!)
 * Şarj Aleti, (Bunsuz uçağa binerseniz, atlayın bence!)

 ÇANTAYA
 * Kağıt Mendil - Islak Mendil,
 * İlaç (Ağrı kesici, grip için ilaçlar (Tylol hot gibi)),
 * Çakı - Biber Gazı, (Bunları güvenlikten geçirmek tabi ki de sorun olduğu için valizinize koyun, uçakta yanınıza alacağınız çantaya sokmaya çalışmayın!! )
 * Defter - Kalem, (Şahsen gittiğim yerlerde not almayı çok severim (biraz unutkanlık olduğundan belkide benim ki ihtiyaç da sayılabilir), tavsiyedir sevenlere)
 * Vesikalık foto,(Derler ki müzelere indirimli girebilmek için kart falan çıkarmak isterseniz sizden vesikalık isterler, şahsen karşılaşmadım ama zararı gelir mi? gelmez) 
 * Kulaklık,(Müzik dinlemeye gitmiyoruz tabikisi ama eğer yanınıza şapır şapır sakız çiğneyen biri oturursa diye. can kurtarır valla!)
 * Nemlendirici krem,(Avrupanın havası belli olmaz, memleketimden başka heryerin havası çarpabilir, eksik etmemek lazım gelir)

20 Ekim 2014 Pazartesi

Yurt Dışına Gitmek!!!

  Yurt dışı gezilerinin hazırlık kısımları bazılarına biraz ayrıntılı gelebilir (bana çok heyecanlı ve zevkli geliyor) ki yurt içine göre tabiki de daha fazla yapılacak şey var. Hatta en son vize başvurusunda arkadaşıma 'adamlar resmen ülkelerine gitmeyelim diye neler yapıyorlar biz de inatla gidiyoruz!' diye söyledim ama gidicez arkadaş, dünya bizim dünya. 
  Bizim son turumuz 16 Kasım,14 tarihinde Barselona ve Madrid'e (Tur iptal olmazsaaaa). O yüzden hazır bilgiler/uğraşlar taze iken yazayım dedim. 



Pasaport almak bu işlemlerin içerisinde en kolay olanı. Öncelikle internetten hangi şehirde yaşıyorsanız o şehrin emniyet müdürlüğünden randevu alıyorsunuz (ben Bursa'da yaşıyorum. Randevu almadan önce pasaport şubeyi aradım,  yoğun olmadıklarından dolayı  randevuya gerek olmadığını söylediler. sizde almak zorunda kalmayabilirsiniz). Sonrasında belirtilen bankalardan birine gidip pasaport defter harcı yatırmak istediğinizi söylüyorsunuz (6 aylık; 1,2,5-10 yıllık). (Ancak size tavsiyem ne kadar yatıracağınıza gitmeden önce iyice bakın, çünkü bizim gittiğimiz bankada sistem hatasından dolayı, olması gerekenden 1 tl daha az para aldılar. Bizde öncesinde bakmadığımız için bilemedik. Sonra pasaport şubeye gittik, başvuruyu yaptık, çıktık. 1 saat sonra aradılar, pasaport çıkartamıyoruz size, ücret eksik yatmış diye! Mecburen gidip o 1 tl!'yi yatırdık.) Size ödeme dekontu veriyorlar. Bunu ve gerekli diğer belgeleri alaraktan pasaport şubeye gidiyorsunuz (Yozgat pasaport şubenin sayfasında gerekli bilgiler mevcut). Önce parmak izi veriyorsunuz sonra işleme alıyorlar. Pasaportunuzu da adresinize gönderiyorlar. 
  Vize kısmına gelince, Avrupa birliği ülkelerinin vizesi Shengen olarak adlandırılmaktadır. Bu vizeyi herhangi bir ülkeden almanız tüm Avrupa birliği üyesi ülkelerine giriş hakkı kazanmanız anlamına gelmekte. Örneğin İspanya vizesi ile İtalya'ya Fransa'ya vs. gidebilirsiniz. Bu ülkeler arasında uçakla geçiş yapmayacaksanız sınırda bile soran yok çünkü sınır yok! (Almanya'dan Fransa'ya geçerken en azından böyleydi:))

  Shengen vizesi için gerekli belgeler aşağıda,
2 Ad. Biometrik fotoğraf (Son 3 ayda çekilmiş) (Arka fonu beyaz, düz duruş, düz bakış, alın açık, kulaklar gözüklecek ( baş örtüsü kullananlar ise bone şeklinde bağlayıp kulaklarını gösterecekler.), üzerinizde herhangi bir takı, kalın çerçeveli gözlük olamayacak, dişleriniz gözükmeyecek ve fotoğrafınız eski olmayacak.)
- En az 6 ay geçerli pasaport (İspanya için min 1 yıl istediler)
- Pasaportunuz mavi pas. ise son 10 yıl içerisinde alınmış olması gerekmektedir. 
- Vize basılabilmesi için pasaportta karşılıklık 2 sayfanın boş olması gerekmektedir.
- Seyehat sağlık sigortası (Tur şirketleri ile gidecekseniz bunu şirketten alabilirsiniz, ancak şirket dışı alacaksanız internetten veya herhangi  bir bankadan GİDİŞ-DÖNÜŞ TARİHLERİNİZİ KAPSAYACAK ŞEKİLDE (Benim sigortamı aldığım gün başlatmış bazı çok bilenler de o yüzden siz dikkatli olun diye üzerine basa basa söylüyorum) seyehat sağlık sigortası alabilirsiniz. Tam fiyatını hatırlamıyorum ama 30-40 tl birşey tutuyor.)  
- İmzalanmış başvuru formu (Bu forma da yine internetten ulaşabilirsiniz. Ben link ekliyorum.)
- Şirketin antetli kağıdına şirketteki görevini, gidiş amacını belirten imzalı ve kaşeli bir dilekçe (Bu dilekçeye de Şu isimli kişi firmamızda şu tarihten itibaren şu pozisyonda çalışmaktadır. Şu tarihler arasında izin kullanarak şu ülkeye turistik amaçlı gidecektir. diye bir yazı yazarak altına da İK veya sorumlu yöneticinizin imzası ve firma kaşesiyle damgaladınız mı tamamdır.)
- Şirketin imza sirküleri (Bunları da yine İK'dan temin edebilirsiniz.) 
- Son döneme işlenmiş vergi levhası (İK'dan temin edebilirsiniz.) 
- Son 3 aylık dönemle alınmış faaliyet belgesi, (İK'dan temin edebilirsiniz.) 
- Şirketin Resmi Gazetesi (Şirketin kuruluşunun resmi gazetedeki ilanı, yine İK'dan temin edilir.)
- SGK işe giriş bildirgesi, (İK'dan temin edebilirsiniz.) 
- Son 3 aylık maaş bordrosu, (İK'dan temin edebilirsiniz.) 
- SGK hizmet dökümü (Bunu internetten kimlik numaranız yardımıyla alabilirsiniz. (www.sgk.gov.tr))
- Son 3 ay işlenmiş banka hesap cüzdanı, son 15 gün hareketli ve en az 4.000 tlbakiyeli (Bankadan ekstre almanız durumunda (yani banka hesap cüzdanınız yoksa ki benim yok) banka görevlisine vize işlemleri için talep ettiğinizi iletin, o gerisini halleder. Gerisinde de banka görevlisi imzalayıp kaşeleyecek, imzalayan kişinin de imza beyanı eklenecek. Her ne kadar 4.000 tl denilse de 3.000 tl civarı da yeterli olur. Hatta bir kısmı banka da para bir kısmı kredi kartı limiti yapan bile var ama ben denemedim kesin bir şey diyemiyorum) 
- Üzerinize tabu varsa fotokopileri,
- Nüfus kağıdı fotokopisi

   Temel olarak ülkelerinde turistik amaçlı bulunacağınızı ve kendi ülkenize geri döneceğinizi kanıtlamanız gerekmekte. Bu evrakları tamamladıktan sonra http://www.vfsglobal.com/spain/turkey/
adresine (ispanya için; diğer ülkeler için de google'a  vfs - ülke adı yazın) girip randevu alıyorsunuz. Randevu saatinizden 15 dk önce orada bulunuyorsunuz (biz bi 30 dk kadar geciktik gerçi). Aynı bankalardaki gibi numaratörden size numara veriyorlar, sonra numaranızı takip ediyorsunuz. İlk gişede evraklarınızı teslim ediyorsunuz, sonra cool görevli tek tek bakıyor, bir kağıda imzanızı alıyor sonra onların hepsini şeffaf bir çantaya koyup size veriyor. Sonra numaranızı vize ücretinizi yatıracağınız gişeye yönlendiriyor, sizi de tabi, siz diğer gişeye gidip numaranızı bekliyorsunuz ve  vize başvuru ücretini (248 tl) teslim ediyorsunuz. Sonra şeker gişe görevlisi sizi başka bir gişeye yönlendiriyor, numaranızı da, işte burada biraz bekliyorsunuz (biz min.30 dk bekledik.) çünkü içeride hem fotonuzu çekiyorlar, hem parmak izi alıyorlar, ki parmak izi bazı insanlar için sıkıntılı bir işlem olduğundan süre uzuyor da uzuyor. Sonrasında burada ki kendini ve sesini otomatiğe bağlamış bayan başvurunuzu aldığınızı söylüyor  ve size bir fiş veriyor. Bu fişi saklıyorsunuz, buradaki makbuz numarası ile internetten başvurunuzu takip edebilirsiniz. (Biz tur şirketine verdiğimiz için takip edemiyorum ancak link'ten siz edin :)). İşte bu kadar. 
   ANCAK!!! biz tur şirketine ait vize hizmetinden yararlanmak için kendilerine 120 euro (Yaklaşık 90 euro'su vize başvurusu kalanı da hizmet ücreti olarak) ödedik. Normal şartlar altında (Ki bu normal şartlarda parmak izi süreci yoktu, 2014,Eylül'de başladı) hiç kendimizi İstanbullara götürmeden belgeleri tur şirketine gönderecektik onlarda bu işi halledeceklerdi. Ancak parmak izi vermek için gittik başvuruyu kendimiz yaptık. E ne anladım ben bu işten?? 30 euro'luk hizmet nedir anlayamadım (ki bunun için de şikayet oluşturdum bakalım). O yüzden eğer siz de vizeye ilk kez parmak izi verecekseniz (bir kere parmak izi aldıklarında 5 sene geçerliliği varmış) vize hizmeti almayın derim. 
   Vizemiz henüz gelmedi, daha 17.10 da başvurduk. Beklemedeyiz. Ancak bir önceki vizem Almanya için direk konsolosluğu gitmiştim (2008 yılıydı zannımca), bir hafta içerisinde göndermişlerdi. Bakalım İspanya bizi ne kadar bekletecek. :) 
  
   Tur şirketleri ile ilgili de bazı önerilerim olacak. Turla gitmenin en önemli avantajı fiyat. Eğer tatilinizi çok önceden planlayıp biletlerinizi ucuza getirmediyseniz tabi. Bizim aldığımız tur fiyatıyla sadece gidiş dönüş bileti alabilirdik, ki aldığımız turun içerisinde konaklama, kahvaltılar ve şehirlerarası transfer var. 
   Şehri kendimiz keşfetmek istediğimiz için biz  böyle bir tur tercih ettik, ancak eğer siz tur ile gezmek isterseniz ekstra düzenlenen gezilere katılabilir veya en başından turu seçerken size rehberlik edecek programları seçebilirsiniz. Ancak turlar ile ilgili bir iki şey tecrübe ettiysem o da turla gezi olmadığıdır. Sadece koşturmaca ve yorulmaca. Bu kadar! he birde mutlaka geciken birilerini beklemece. O yüzden en temizi gitmeden önce internetten araştırmanızı yapın, alın şehir haritasını önünüze, tek tek işaretleyin gitmek istediğiniz yerleri. Otobüs hatlarına kadar bulabilir ve planlayabilirsiniz gezinizi. Biraz şehrin arka sokaklarında kaybolmadan o şehri gezdim demem, sizde demeyin :)

   


Homeland



2011 yılında başlayan Homeland dizisi 2014 yılında 4. sezonunu oynamaya başlamıştır. Kendisine ilgim 2. sezon ile azalmıştı hatta koskoca 3.sezonu hiç izlememiştim bile ancak dizilerin tatile girmesiyle kendisine bir şans daha verdim ve iyiki de verdim. Bir solukta izledim 3. sezonu (iki üç gün içerisinde bitirdim) (sonrasında yolda yürüyüşüm değişti gerçi), 4.sezonda biraz yavaş başladı sanki ama bakalım hızlanır umarım. 



Dizinin konusundan da kısaca bahsedelim. Yukarıdaki fotoğrafta, sarışın Carrie Mathison'ın (ki diziyi her izlediğimde saçlarımı kestiresim ve boyatasım gelir) yanında oturan Nicolas Brody bir denizcidir. 8 yıl Irak'ta El-Kaide (al-Qaeda) nin elinde esir kalır. Esareti sırasında Brody müslüman olur. Sonra El-Kaide tarafından salınır (planlı bir şekilde tabikisi) anavatanına (Amerika'ya) döner. Kahraman ilan edilir falan, ancak aslında Brody artık El-Kaide için çalışan biridir. İlk sezon bu dönüşü, 2.sezon Brody'nin El-Kaide'ye sırtını dönüşünü ve 3. sezonda kendini temize çıkarışını anlatır. 4. sezonunda yeni Brody'si Carrie'nin yeni aşıkı Quinn bakalım bize nasıl bir sezon izletecek. He ayrıca dizi IMDB'den 8.5 almıştır. 

Ayrıca dizinin 5.sezonu da onaylanmış....              
....
Dizinin 5. sezonunu da devirdik. Resmen devrildi yani o son bölüm neydi, hiç Homeland e yakıştı mı.. Çok çok basit oldu, bir homeland izleyicisi olarak kırıldım doğrusu. Hele Allison'un lafına inanıp Carriciğimin buluşu U-Bahn'ı es geçen Saul'a da yazıklarım olsun (Ve ayrıca Peter Quinn den ne istediniz?!). O bomba nasıl patlamadı hala da anlamış değilim. Ayrıca ben babamı bir ay sakallı görünce sakalsız halini fotoğraftan tanıyamıyorum, CarrieCiğim sen o adamı onca insanın içinde nasıl seçebildin yaa. .




Orphan Black


Yıllardır yabancı dizileri yakından takip eden birisi olarak, Orphan Black; Angel The Vimpire Slayer'dan sonra beni en çok heyecanlandıran dizidir. Dizi, bir intihara tanık olan Sarah'ın hayatının fena şekilde değişmesiyle başlıyor. IMDB'de 8.5 alan bu diziyi biraz daha anlatırdım ancak spoiler'a girmesin çünkü ilk bölümü izlediğimde çok heyecanlanmıştım, aynı heyecanı sizde yaşayın isterim( Heyecanlarınız sonraki bölümlerde de devam edecek tabiki de). Kesinlikle izlenmesi tavsiye edilir. Hatta hatta kesin izlenmelidir... Dizi, 2014'te 2. sezonunu bitirdi, 2015 Mart'ta 3. sezona başlayacak. Beklemedeyim...